Ulah
74 465
77 267
41 200
Karışık
101 875
147 244
91 700
TOPLAM
2 880 420
1 145 274
1 820 500
Halbuki Osmanlı devleti 1831 yılından itibaren belirli aralıklarla nüfus sayımları yapmakta idi. 1831 yılında sadece erkek nüfus sayılmış, 1844 yılında ise erkek nüfus ile beraber kadın nüfusu da beraber sayılmıştır. Daha sonra 1852, 1874 (sadece Tuna vilayeti), 1882, 1895/1897, 1906/1907 ve 1914 yıllarında nüfus sayımları yapılmıştır. *Kaynak: Prof. Kemal Karpat; “Osmanlı nüfus sayımı 1830-1914”.
Balkan savaşı öncesi Osmanlı idare sisteminde Rumeli bölgesi 6 Vilayete ayrılmıştı. Bunlar; Edirne, Selanik, Manastır. Kosova, Yanya ve İşkodra vilayetleri idi.
1896/1897 ve 1906/1907 yıllarında yapılan Osmanlı nüfus sayımı kayıtlarından alınan rakamlara göre Rumeli vilayetlerindeki müslüman nüfus ve toplam nüfus kayıtları aşağıda tabloda gösterilmiştir.
1896/1897 Osmanlı nüfus sayımına göre Rumeli vilayetlerinde yaşayan halkların nüfus durumu;
Vilayet
|
Müslüman
|
Rum
|
Bulgar
|
Yahudi+Diğer
|
Toplam
|
Edirne
|
539 031
|
288 958
|
121 870
|
16 357
|
985 962
|
Selanik
|
502 175
|
294 624
|
239 290
|
43 423
|
1 038 973
|
Manastır
|
252 962
|
272 205
|
177 750
|
5 914
|
712 217
|
Kosova
|
432 178
|
36 420
|
275 702
|
1 885
|
755 639
|
Yanya
|
221 475
|
287 712
|
2
|
7 492
|
516 681
|
İşkodra
|
78 999
|
5 804
|
-
|
2 726
|
87 529
|
Toplam
|
4 097 001
|
1906/1907 Osmanlı nüfus sayımına göre Rumeli vilayetlerinde yaşayan halkların nüfus durumu;
Vilayet
|
Müslüman
|
Rum ortodoks
|
Bulgar
|
Yahudi+Ermeni+ Diğer dinler
|
Toplam
|
Edirne
|
618 604
|
340 908
|
119 476
|
254 808
|
1 333 796
|
Selanik
|
419 604
|
263 881
|
155 710
|
82 164
|
921 359
|
Manastır
|
328 551
|
286 001
|
196 588
|
13 688
|
824 828
|
Kosova
|
379 595
|
13 594
|
272 818
|
5 346
|
671 353
|
Yanya
|
225 415
|
286 592
|
-
|
4 759
|
516 766
|
İşkodra
|
81 150
|
6 098
|
-
|
2 600
|
89 848
|
Toplam
|
4 357 950
|
Balkan savaşı öncesi Osmanlı Avrupasında yaşayan halkların inanç durumlarına göre vilayetlerdeki nüfus durumu ise ortalama rakamlarla aşağıda gösterilmiştir.
Edirne Vilayeti
|
Selanik Vilayeti
|
Manastır Vilayeti
|
Kosova Vilayeti
|
Yanya Vilayeti
|
İşkodra Vilayeti
| |
Müslüman Türk
|
250 000
|
333 440
|
11 550
|
89 350
|
10 000
|
12 000
|
Ortodoks Türk
|
3 000
| |||||
Ortodoks Bulgar
|
370 000
|
446 050
|
330 800
|
251 000
|
20 000
| |
Müslüman Bulgar
|
115 000
|
98 590
|
23 900
|
13 680
| ||
Ortodoks Arnavut
|
3 500
| |||||
Ortodoks Rum
|
220 000
|
168 500
|
61 930
|
150
|
110 000
| |
Ortodoks Ulah
|
24 970
|
64 945
|
910
|
180 000
|
10 000
| |
Müslüman Arnavut
|
218 650
|
418 250
|
180 000
|
80 000
| ||
Katolik Arnavut
|
25 000
|
140 000
| ||||
Ortodoks Arnavut
|
110 000
| |||||
Müslüman Sırp
|
40 000
| |||||
Ortodoks Sırp
|
112 870
|
30 000
| ||||
Müslüman Çingene
|
15 000
|
22 200
|
7 000
|
5 000
| ||
Karışık
|
16 320
|
34 700
|
21905
| |||
Yahudi
|
55 320
|
6 000
|
5 000
| |||
Ermeni
|
30 000
| |||||
Toplam
|
1 006 5oo
|
1165 390
|
846 495
|
908 915
|
648 000
|
322 000
|
Balkan savaşı öncesi Rumeli – Makedonya – Balkanlarda bulunan devletlerin Ülke nüfusları :
Romanya : 6 966 000
Bulgaristan : 4 329 000
Sırbistan : 2 922 000
Karadağ : 250 000
Yunanistan : 2 630 000
Balkan harbi 1912 yılında dört balkan devleti arasında kurulan bir ittifak sonucu ekim ayının başında Bulgar, Sırp ve Karadağ devletlerinin saldırısı ile başlamıştır. Aslında balkan savaşının sonucu Osmanlı için askeri alanda büyük bir başarısızlık olarak görülse de, böyle bir savaşın başlamasına engel olamaması nedeniyle siyasi alanda yapılan hataların sonucudur. Siyasi alandaki bu öngörüsüzlüğün ne olduğu ile ilgili olarak Balkan savaşı öncesindeki Balkan devletlerinin durumu ve siyasi ortam hakkında değerlendirme yapan “Aram Andonyan” şöyle demektedir:
“Dikkati çeken noktalardan birincisi dört balkan devletini arasında kurulan ittifaktır. Bu dört devlet daha dün birbirlerine düşman ülkelerdi. Bulgaristan ile Sırbistan bağımsızlıklarına kavuşur kavuşmaz birbirleri ile savaşmışlardı ve Sırp’lar son yıllara varıncaya dek yenilgilerini unutmuşa benzemiyorlardı. Yunanlılar ile Bulgarlar daha birkaç yıl öncesine kadar düpedüz birbirlerini boğazlıyorlardı. Karadağ’lılar ile Sırp’lar aralarındaki kan bağına rağmen sürekli olarak birbirleri ile çatışır hatta vuruşurlardı. Nasıl oldu da birbirlerinden nefret eden bu bağdaşmaz devletler tek bir gaye ile etrafında birleşebildiler.”
İşte birbirine düşman bu dört devletin birleşmesine mani olunamaması, Osmanlının siyasi alandaki öngörüsüzlüğünün bir neticesi olduğu aşikardır.
Balkan savaşı başladığında Yunanlılar önce diğer devletlerle birlikte saldırmamışlar ancak 18 ekim tarihinde savaş ilan etmişlerdir. Kral Yeoryios müttefik hükümet ve hükümdarlara çektiği telgrafta şunları söylemiştir:
“Ordum veliaht prensin komutasında sınırı geçerken majestelerini dost ve müttefik olarak selamlarım. Ortodoks halklarımız aynı şevkle fedakarlık ve kardeşliğin çözülmez bağlarıyla birleşmektedirler. El ele vermiş dört milletin duaları Allah'a doğru yükseliyor. Yeni haçlı seferi için onun yardımını niyaz ediyor. Allah Ortodoksluğun kutsal davasını zaferle sonuçlandırsın, mazlum kardeşlerimizi kurtarsın.” Görüldüğü gibi din temeli üzerine oturtulmuş bir söylem.
1430 yılından beri Osmanlı hakimiyetinde olan Selanik şehrine Yunan askeri 9 Kasım 1912 de girdi. Prens Konstantin 12 000 yunan askerinin başında idi. Yunan askeri girdiğinde Selanik’te Makedonyadaki Yunan zulmünden kaçan 50 000 Müslüman göçmen, ailesi ile birlikte sokaklarda idi.
Selanik’in tesliminden epey önce Alaeddin köşkünde sürgün bulunan II. Abdülhamit Osmanlı hükümeti tarafından İstanbul'daki Alman elçiliği muhafız gemisi “LORELEI” ile başkente naklettirmişti. Yunanlılar şehri ele geçirdikten sonra bu köşkü hastane yaptılar.
Hasan Tahsin Paşa tarafından teslim edilen Selanik’in teslim şartları 16 madde idi. 15nci madde “yeni bir emre kadar gümrük idaresi eskisi gibi faaliyetine devam edecek keza Düyun-u Umumiye ve tütün inhisarı idaresi aynen kalacak” şeklinde idi.
Selanik’in tesliminden sonra yapılan taşkınlıkları yazan yabancı basından “Kölnische Zeitung” muhabiri şöyle yazıyor; “Selanik’teki Aya Sofia Camii üzerinde haç yükseliyor yeniden. Yeni fatihler haçı diktiler ama hani nerede Hristiyanlık ve insanlık belirtileri? Haç merhametin sembolüdür. Ama Rumlar kanla lekelediler onu. Talan, katliam, ırza geçme korkunç oranlara yükseldi çeteler civar köylerde Müslümanlara yapmadıklarını bırakmadılar. Çok sayıda göçmen açlıktan yada süngü ile öldüler. Yunanlıların teslim şartı gereği beslemeyi taahhüt ettiği silahtan tecrit edilmiş Osmanlı askerlerinden çoğu keza açlıktan öldü.”
Times muhabiri ise şöyle yazıyor; “Yunanistan’ın zaferini ne yazık ki fazla takdir edemiyoruz. Şüphe yok ki zor bir işe girişmişlerdi ama bunu daha liyakatla yerine getirebilirlerdi.son günlerin yaralama, soygun ve talan olaylarının ayrıntıları Times’ın birkaç sayfasını doldurabilir. Silahtan tecrit edildiği sanılan birkaç Türk’ün üzerinde silah bulunması Yunan askerlerinin üzüntü verici taşkınlıklar yapmasına sebep oluşturuyor. Genellikle Türk’ler ve birçok Osmanlı Musevisi aynı muameleye uğradılar. Üzerlerinde silah aramak için yoklanıyorlardı. Bu arada üzerlerinde değerli olarak neleri varsa –saat, para vs- alınıyordu. İngiltere konsolos kavasının evi de soyulanlar arasındaydı. Metot şuydu; ayak takımından rumlar Yunan askerlerine önemli evleri gösteriyorlar, kendileri de çapulculuğa katılıyorlardı. Talanın başlıca kurbanları Museviler oldu. Rum basınının başlattığı Yahudi aleyhtarlığı askerler arasında yayıldı. Şiddet ve soygun hareketlerine dönüştü.”
Hasan Tahsin Paşa tarafından teslim edilen Selanik’in teslim şartları 16 madde idi. 15nci madde “yeni bir emre kadar gümrük idaresi eskisi gibi faaliyetine devam edecek keza Düyun-u Umumiye ve tütün inhisarı idaresi aynen kalacak” şeklinde idi.
Selanik’in tesliminden sonra yapılan taşkınlıkları yazan yabancı basından “Kölnische Zeitung” muhabiri şöyle yazıyor; “Selanik’teki Aya Sofia Camii üzerinde haç yükseliyor yeniden. Yeni fatihler haçı diktiler ama hani nerede Hristiyanlık ve insanlık belirtileri? Haç merhametin sembolüdür. Ama Rumlar kanla lekelediler onu. Talan, katliam, ırza geçme korkunç oranlara yükseldi çeteler civar köylerde Müslümanlara yapmadıklarını bırakmadılar. Çok sayıda göçmen açlıktan yada süngü ile öldüler. Yunanlıların teslim şartı gereği beslemeyi taahhüt ettiği silahtan tecrit edilmiş Osmanlı askerlerinden çoğu keza açlıktan öldü.”
Times muhabiri ise şöyle yazıyor; “Yunanistan’ın zaferini ne yazık ki fazla takdir edemiyoruz. Şüphe yok ki zor bir işe girişmişlerdi ama bunu daha liyakatla yerine getirebilirlerdi.son günlerin yaralama, soygun ve talan olaylarının ayrıntıları Times’ın birkaç sayfasını doldurabilir. Silahtan tecrit edildiği sanılan birkaç Türk’ün üzerinde silah bulunması Yunan askerlerinin üzüntü verici taşkınlıklar yapmasına sebep oluşturuyor. Genellikle Türk’ler ve birçok Osmanlı Musevisi aynı muameleye uğradılar. Üzerlerinde silah aramak için yoklanıyorlardı. Bu arada üzerlerinde değerli olarak neleri varsa –saat, para vs- alınıyordu. İngiltere konsolos kavasının evi de soyulanlar arasındaydı. Metot şuydu; ayak takımından rumlar Yunan askerlerine önemli evleri gösteriyorlar, kendileri de çapulculuğa katılıyorlardı. Talanın başlıca kurbanları Museviler oldu. Rum basınının başlattığı Yahudi aleyhtarlığı askerler arasında yayıldı. Şiddet ve soygun hareketlerine dönüştü.”